31 Mart 2016 Perşembe

Hi darlin'

Hi darlin'
Gecenin bir vakti, sabah dersi olan bir içmimar adayı olarak size boynumun borcu anlatacaklarım var.

İç mimarlık hakkında pektabiii....

Henüz siz bilmiyorsunuz ama beraber akbil sırası beklediğim insanlarla bile paylaştığım bilgi olan okul hikayemi paylaşmak istiyorum sizinle 😄
Yaşıtlarım mesleğinde 2.yıllarındayken ben neden hala okuyorum önce biraz ondan bahsedelim isterseniz..... yanlış tercih arkadaşlar.... bakın, tam da lys- tercih zamanıyken ne istediğinize, kalan hayatınızı ne şekilde geçirmek istediğinize karar verin. 10 yıl sonra kendinizi nerde görmek istiyorsunuz goygoyu var ya hani heh işte o aşırı doğru. Önce ona bi karar verin.
Sonra çalışın. Elinizden geleni yapın ama! Bu bilgiler benim ne işime yarayacak demeyin Trivia Crackte hepsi çıkıyor çatır çatır çözersiniz havanız olur 😂😂😂 neyse! İstediğiniz mesleğe karar verdiniz, hayvan gibi çalıştınız (bknz. 2016 ygs birincimiz),

sırada
''hangi şehir???'' var. Bu konuda söyleyebileceğim bir şey varsa o da ASSSLA sevgilinizle aynı şehri yazma salaklığına düşmeyin. Hepsi ayrılıyor. Gerçi uzak ilişki de zor ayrılsan haberin olmuyor sanırım ilişki yolda zaman aşımına uğruyor😂

Lanet gün, peşimi bırakmayan arkadaşlar, eve asla dönememem, MNG Kargo sorunsalı!

Yine çıldırarak evim olmayan bir yerden gizli sinirimin tavan yaptığı ve  artık gizli olmama halinde bulunduğu lanet bir günden merhaba...

***Buraya hayvan gibi bir yazı yazmıştım ama arkadaşım kendi resimlerini beğenmek için telefonumu gasp edince ne yaptıysa hepsi gitmiş. Sinirimin sonlarındayım!!!

Baştan yazıcam mecbur.

Bildiğiniz üzere son 4 gündür internetsiz bir öğrenci evinde çalışma kampındaydım. Bugün evime döneceğim gün olacağı için yatakta güler yüzle güne başladım. Sonra çevreme bir baktım ki kimse kalmamış! Herkes okuluna, notuna, kütüphanesine gitmiş. Bir an gözümün saate takılmasıyla yataktan fırlamam bir oldu. GEÇ KALACAKTIM! Ve bugün halletmem gereken milyon tane işim vardı. Neyse efenim öyle bir hızla çıkıp okula kanat takıp gittim ki erken bile vardım. Daha sonra ezeli ve ebedi bro kategorimin sahibi, lisede tahta sıra ortağım olan şahsiyetle buluşup bir kahvaltı yaptım. Arkadaşlarımın not getirmesini beklerken vaktimi değerlendirdim kendimce. 10 dk diyen arkadaşlarım bir süre sonra 15 dk dediler ve 20 dk sonra geldiler.

Bu noktada sinir katsayım bir tık arttı zaten... Neyse sakinim diyerek kendimi sakinleştirdim.

30 Mart 2016 Çarşamba

Frida'ya neden düşmanım?

Bu yazıma başlamadan önce belirtmek isterim ki zaman zaman kendime bir düşman belirler kafayı ona takarım. Geçtiğimiz yıllarda da kendime hedef olarak Fridoşu seçmiştim.

Bilen bilir annem çok sanatsal bir minnoştur. Müziğe,resime, görsel ve el sanatlarına olan hunharca yeteneğinin genlerini bana zırnık koklatmamış.

Ama olsun. Ben de çok iyi bir dinleyici ve bakıcıyımdır(mhahahah). Ne demek istediğimi şöyle açıklayayım. Güzel şeyleri dinlemeyi ve sanat eserlerini takdir etmeyi çok severim. Bu konuda profesyonelim. N ile olan bir vapur maceramızda değişik bir amcanın dadanıp inatla benim müziğe yeteneğim olduğunu iddaa etmesi sonucu ona evet profesyonel dinleyiciyim diye haykırıp onda kısa süreli bilinç kaybına sebebiyet vermişliğim oldu, olmadı değil.

Konumuza dönersek sanatsal minnoşko annem ressamların hayatlarını anlatan filmlere kafayı takıp hazırladığı listeyle bana dadanmıştı. Görevim ona bu filmleri indirmek daha sonrasındaysa onunla bunları izleyip haklarında fikir münakaşası yaşamaktı. İkimizinde zevk aldığı birkaç film sonrasında o acı gün gelip çattı.

Evet..... Frida'yı izlemiş bulunduk.

İlk başlarda her şey çok güzel giderken bir yandan filmi izliyor bir yandan birbirimize sevdiğimiz Frida tablolarını gösteriyorduk. Sonra sahneye Diego çıktı ve işler karıştı. Frida'nın Diego'ya olan manasız aşkı insan duygularını tam olarak anlayamayan değişik anne-kız olarak bizi çok yaralamıştı. Yaptığı fedakarlıklar ve Diego'nun arsızlıkları karşısında hiç istifini bozmaması annemle sinirlerimizi bozmaya başlamıştı. Çabucak filmi bitirip tekrar annemin görevlendirmesi üzerine internetten Frida'nın peşine düştüm. Ve EMEN TENRİM. Elf gözlerim neler görüyordu?

Öncelikle herkesin şunu bilmesini isterim ki benim aşka saygım yok. (ben aşkı hiç sevmiyorum diyen amca.jpeg)

Frida'nın çirkin kocası Diego uğruna yalayıp yuttukları henüz ergenliğini yeni yeni atlatan benim çok ağırıma gitmişti. Kadınlık gururu efendime söyleyeyim öz saygı bunların hepsi bana hiçe sayılmış gibi geliyordu.

Atarlı giderli annem ve ben Frida'nın tablolarına her ne kadar hayran olsak da yaptığımız kısa ve yetersiz araştırmadan sonra kararımızı vermiştik. Frida'ya gıcık oluyorduk.

Peki ben buralara nasıl geldim. Yaklaşık yarım saat önce kim olduğunu bilirsin sen kaffecisinin amblemi bana Frida'yı anımsattı. Bir süredir blog yazmak isteyen ben kendime hakim olamadım.

İşbu yazıda bahsi geçen tüm fikirler benim şahsıma aittir ve tüm Frida fanlarına saygılarımı sunarım (göt korkusu)

Aideu!   -Gamga

29 Mart 2016 Salı

Allah'ım Krizzzzz!!!

Evet, şuan modum tam olarak bu. Kriz geçiriyorum arkadaşlar, dostlar, kızçeler...

Hayatımın üniversite levelinde (şu an atlamış olmam gerekirken) tıkılıp kaldığımdan hakkımda yazımda da bahsetmiştim. Normal bir üniversiteliyle kıyaslarsak milletin bir hafta olan vize dönemi bende 2 hatta 3 hafta olduğundan blog yazılarını kısa bir dönem salmak zorunda kalmıştım. Şu an bu güncellemeyi interneti olmayan (ve interneti olmadığı için çalışma kampının üssü olarak kullandığımız) bir öğrenci evinden yazıyorum.

Size bu yazıda anlatacak hiçbir şeyim yok. Neden yok? Çünkü lanet olası vizelere çalıştığım için hayatımda bundan başka hiçbir olay yaşanmıyor.

Bugün yine Zahir hocayı sinir edebildiğim için size kısaca Zahir hocadan bahsediciğim. Zahir hoca full zekayla dolu bir prof. Ama bizi lise öğrencisi sanmasıyla meşhur. Hayır öyle sansın sıkıntı yok ama kendisi okul dönemi boyunca her hafta bizden bir ödev alıyor ve bunları vize notumuza ekliyor. Ben kah çarşamba gününden ödevimi hazır ediyorum, kah son dakika (bugün olduğu gibi) yapıp binbir maceralarla teslim ediyorum.

Zahir hocayla hikayemiz bir akşam 6 sularında başladı. Fakülteye ödev vermeye gittim ve bütün kat kapkaranlıktı. Hafif tırsarak kapısını çaldım. Girmeye çalışınca anladım ki odanın kapısı kilitliydi. Olamazdı! Ödevimi yapmışken vermeden geri dönemezdim! 'Ahh nerelere gittiniz hocammm' nidalarıyla kapıya yapışıp sürünerek kendimi yavaşta yere salmıştım ki (katın karanlık olmasına ve etrafta kimse olmamasına güvendim) arkamdan bir ses;
- kızım napıyosun sen manyak mısın? dedi.
Evet kendimi yerden kaldırıp saçma bir şekilde neden bunu yaptığımı açıklarken Zahir hocayla ilk rezilliğimi yaşamış oldum.

Bir diğeri geçen haftaydı. Yine son dakika ödev yapıp yine de tam zamanında bitirmiştim. Bizim tayfa toptan ödevi teslim etmek için koşa koşa yola koyulduk. Şans bu ya yolda kazı çalışması vardı ve otobüs gelmeyecekti. Tamı tamına 13 dakika kala otostop çekmek zorunda kaldık. 4 dk kala okuldaydık. Lanet A kapısından bizim fakülteye 3 dk da gittik ve en üst katta olmasına sövdüğüm odaya önden birini gönderdik. Bizde koşa koşa çıkıp hocayı son saniye yakaladık. Ama bir sorun vardı? Tayfanın geri kalanının ödevleri eksikti. Prensip olarak eksik ödev kabul etmeyen Zahir hoca tam bizi gönderirken ben ne kadar benim tam desem de beni dinlemediği için elindeki dosyaya alttan ödevimi sıkıştırmaya çalışıyordum ki naptığımı farketti.
-Oldu olacak pazarda beni yakalayıp elime tutuştursaydın kızım napıyorsun diye bana bir azar çekip masaya koy diyerek beni postaladı.

Gelelim bugüne... Ödevimi okulun kütüphanesinde yaptıktan sonra soluğu Zahir hocada aldım almasına da bir sorun vardı. Sayfalar zımbalanmamıştı.
'Hocaaaammm bunları zımbalayamadım ama sorun olur mu?' diye takınabildiğim en masum ses ve suratla odasına girdim. Girdim girmesine ama Zahir hoca direk kaybolursa ben sorumlu değilim tavrı takınınca masadaki zımbasına yöneldim. Kullanana kadar izin almak aklıma gelmemişti ki ordan Zahir hoca bıkkın bir sesle
-Neden her hafta ödev vermen olay oluyor kızım? Hem vaktinde hem düzgün bir ödev getirdiğini göremeyecek miyim? diye isyan etti. Ve karar verdim vizeden sonraki hafta bu zevki Zahir hocaya yaşatıcam. Belki beni geçirir kim bilir (umut fakirin ekmeği).

Evet ders çalışmadan yeterli süre geçirdim sanırım. Benim dönmem lazım ama saat çok geç ve kafam çok karışık olduğundan saçma sapan bir blog yazısı olmuş olabilir şimdiden sorry.

Gamga ve N'i özledim. Telefon konuşmaları beni kesmiyor. Vize sonrasında bol bol beraber gezip bol bol blog yazısı yazmak dileğiyle... (Öz)

28 Mart 2016 Pazartesi

Kurdelesi kopmuş ayakkabılar, ne yiyeceğini bilemeyen aç ve genç kızlar & canımıza da göz koymuş kim olduğunu bilirsin kahvecileri üzerine bir yazı

Tüm hikayeyi başlıkta anlattığımız için yazmaktan vazgeçtik....



ŞAKA ŞAKA TABİ Kİ VAZGEÇMEDİK!!

Bu yazının kalemi N. , editörüyse Gamga.
Ev arkadaşı ve bff olmalarına rağmen bir arada görmeye alışkın olmadığımız bir ikili ha??
Biz de alışkın değiliz arkadaşlar... Aynı evde yaşamamıza rağmen görüşememeyi nasıl başarmıştık? Biraz da bunun hakkında konuşalım isterseniz... Gamga uyumak için sabaha karşı saatleri tercih ederken N sabahın ilk saatlerinde evden çıkıp ev içerisinde geçirdiği her dakikayı uyumaya ayırdığı için (jüri zamanları hariç.) onların küçük tatlış evrenleri çakışıyordu. Haftasonlarını ise N işinde gücünde Gamga ise evrenin sonundaki yeni bilgilere ulaşma umuduyla yollarda harcıyordu.

Bu sabah evde karşılaştıklarında (N okula gidip gelmiş Gamga ise yeni uyanıyordu) adeta bin atlı, akınlarda çocuklar gibi şenlerdi! Bunu birlikte yaptıkları kahvaltıyla taçlandırdılar, ders çalıştılar ve N'nin jürisinin yarından sonra olması şerefine kendilerini dışarı attılar.

ALLAHIM HER ŞEY ÇOK GÜZEL!!!!


Gamganın içinde olduğu her etkinlikte olduğu gibi bunun sonunda da kendilerini kim olduğunu bilirsin sen kahvecisinde buldular. Evet o bir bağımlıydı. Ama bırakacaktı. Kararlıydı...

                 


-N size jüriyi tüm detaylarıyla başka bir yazısında uzuun uzun anlatacak beklemede kalın-

Başlıktan biraz kopuğuz farkındayız. Özellikle Gamganın gönül yarası olan kurdelesi kopmuş yağmur çizmesi... Bu konu bizim için çok hassas. Tam DIY'lik bir olay ama bizim Do It Yourself'çimiz Öz olduğundan bu konu bir sezon daha ertelenmiş bulunmaktadır.

Yanlış anlaşılmasını istemeyiz. Aslında sadece aç karnımızı doyurduk ama ezik yedinci sınıf kalite hayatımız bunu Miami'e tatile gitmiş havasında yaşamamıza sebebiyet verdi. Şimdi de bu lanet olası kaffecinin kapılarını üzerimize kilitlemeye başladılar...

Düşünceler dostum onlar kurşun geçirmez.......... Bu maskenin altında....(şaka şaka)(şşihhh sakin ol -gamga)

               


Galiba artık gitme vakti. Bir sonraki yazıda buluşmak üzere..
             
          



23 Mart 2016 Çarşamba

H&M Precision Sponge / Ürün Yorumu



Evettt sonunda Öz'ün makyaj hastalığının kapılarını açıyoruz. 

Şimdi size bir makyaj süngeri tanıtacağım sanıyorsanız yanılıyorsunuz. O bir makyaj süngeri değil, o genç kızların sevgilisi, iz bırakan fırçaların ezeli ve ebedi düşmanı, tüm makyaj severlerin ellerinde olsa dahi satın almaktan geri duramadığı bir mucize!   

Makyaj yapmaya eyeliner ile üniversitenin ilk senesinde başlamış olsam da şu an cilt makyajına aşık olan bir insanım. BB krem de olsa fondöten de olsa fırçalarla uğraşma çilesinden kurtulmak adına bir buçuk sene önce süngere geçmiştim. Neden bilmiyorum ama bazı insanlar fırçada bazıları süngerde daha rahat ediyor. Ben süngercilerdenim. Neyse işte sünger arayışıma başlayıp watsons  ve gratislerde bulunabilecek süngerlerden deniyordum ve en sonunda kendi ruh eşimi bulamayıp vazgeçmiştim. Beauty Blender almama ramak kala (ki profosyonel makyaj yapmayan biri için bir süngere yaklaşık 60 TL vermek ne kadar mantıklı diye düşünmekten şişmiştim) H&M in bu tatlış süngerinin başka bir blogdaki yazısını okudum. Sonra 'bu son umudum, ne kaybederim ki' düşüncesiyle bu süngeri aldım ve şu an çevremdeki herkese aldırmak için çalışıyorum. (Balayı çifti olarak Gamga'yla el ele alışveriş yaparken Gamga için baktım  lakin kalmamıştı. Bu başıma ilk kez de gelmiyor napıyolar bu kızlar süngerleri alıp alıp yiyorlar mı anlamadım.)


22 Mart 2016 Salı

Balayı çiftiyle tanışın!


Balayı çifti Öz ve Gamga tarafından geçen yazın derinliklerinde el ele havuz sefası yaparken ortaya çıkarılmış couple name'imiz.

Peki neden balayı çifti? Okulumuzun nadide yarı olimpik havuzunda diğer insanlar stil yüzme çalışıp kaslı vücutlarıyla ortalıkta salınırken Gamga ve Öz'ün tek derdi el ele havuzun dibine oturmaya çalışmaktı. Medcezir adlı lanet olası dizideki Mira karakteri sanki dünyanın en normal şeyiymiş gibi havuzun dibine oturup uzaklara dalıp düşünmeler yok efendim ağlamalar yok efendim derdimden ölüyorum öyleyse neden havuzun dibine bağdaş kurmuyorum tripleri.....

Neyse sonuç olarak Öz'ün havuz dibine inemeyiş adlı yarasını Gamga ile paylaşması üzerine "Nası! Öyleyse birlikte ineriz" haykırışıyla havuz dibine batma çabaları başladı. Bata çıka eğlenceyle giden bu günde Öz'ün etrafına bakıp "Gamga farkettin mi herkes stil yüzme çalışıyor biz neyin peşindeyiz?" haykırışıyla sona erdi.

Etrafa dikkatlice bakılırsa makarnaların üzerinde uzanmış sanki havuzun üstü açıkmışcasına güneşlenme tribine giren yanlızca onlar vardı.

Havuzun ortasında adeta akıntıda birbirini kaybetmemek için kolkola uyuyan su samurları gibi kol kola salınıyorlardı.

İşte o gün kahkahalarıyla yüzme havuzunun huzurunu bozan Öz ve Gamga diğerlerinden farklı olduklarını farkettiler. Onlar BALAYI ÇİFTİydi. Mutluluklarını ne dibe batamayışları ne de çevreden topladıkları kötü bakışlar bozabilmişti...

Günümüze dönersek minik balayı çiftimiz o günden beri yepyeni maceralara yelken açtılar. Kâh kol kola yürüyüşlere çıktılar, kâh kim olduğunu bilirsin kafede birer yorgunluk kaffesi yudumladılar.

İşte bugün de Gamga'nın ayartmalarına karşı koyamayan (okulunun kapısına dayandığı için kaçma şansı olmayan) Öz kendini minik bir alışveriş macerasında buldu. Ama ne yazık kı iki alış veriş baloncuğu bugünden ellerinde sadece Öz'ün kendine hakim olamayıp hiç ihtiyacı olmadığı halde aldığı ne olduğu belirsiz kimyasallarla dolu kapatıcıyla döndüler.

Bugünlük bu kadar. Öz'ün makyaj maceraları için beklemede kalalım efendim.....


N bizi tekrar satıncaya kadar balayı çiftinden elveda.. Hoççakalınnn ✋ (Gamga -Öz)

21 Mart 2016 Pazartesi

biraz da sen konuş N

merhabalaar ben N,
günlük yazma meraklısı ben; kimi zaman melankolik olarak başladığım yazıyı halaylar eşliğinde sonlandırma, kimi zaman da hevesle başladığım yazıyı bağlayamayınca BY diyerek konuşmayı bitirme ihtimalim olacağı bilgisini vererek yazıma başlamak istiyorum.
Tekrar merhabalarr :)
hafta içlerimi okumaya, hafta sonlarımı da eve ekmek getirmeye adadığım için biraz atarlı ruh haline sahibim bu aralar. İnsanlarla uğraşmak çok zor arkadaşlar. Çok çeşit çeşidiz. Size part bir satış elemanı olarak söyleyeceklerim var:
-bize atar yapıp ürün almamanız umurumuzda değil. sizin cebinizden 10.000 TL çıktığında biz 20 TL kazanıyoruz sadece. tribinizi çekmek zorunda değiliz.
-bize sempati beslemeniz de umurumuzda değil. sevgi gösterirseniz sadece önümüzdeki 15 dakika hepimiz için iyi geçer. sonuç olarak herkes kazancına odaklansın lütfen kimse size istemediğiniz bir şey satamaz satarsa da kusura bakmayın biraz malsınız demektir :)
Ben biraz sinirliyim bugün galibaa.....

şimdi bu konudan hiç konuşmamışçasına cennetten bir parça yaşadığım 4 günden bahsetmek istiyorum..
güzel günler aslında Gamga ve benim başka şehirde yaşayan canımızın parçası Melomuzun yanımıza geleceği haberini almamızla başladı. aslında sürpriz yapmak istemiş ancak hayatta sürpriz yapılamayacak insanlar listesinde top10'da yerimizi korumamız dolayısıyla haber vermek istemiş, iyi de yapmış.
neyse, salı günü geldi gönlümüzün efendisi hoşgeldi. tabi ki gelmesiyle dolaplara kaldırdığımız kışlıkların sahnelere dönmesi bir oldu. olsun kötü hava bizi yıldıramadı. ertesi gün güzide şehrimizin tertemiz havalı sahilinde(!) aldık soluğu. parmaklarımız kopana kadar fotoğraf çektik. anılarımızı polaroid karelerine sığdırıp evimize döndük.
peşinde olduğum sevgililerin uğrak mekanı-romantik fotoğrafların arka planı iskele
 ve
     parmağım(sağ üstte....)
son gün ise favori mekanımızda kahvelerimizi yudumlarken ayrılığı kabullenmeye çalıştık. ve kendimizi yolculuk öncesi maceramızda bulduk. (daha önce aynı ekip uçağı kaçırıp ardından otogardan yanlış firmanın otobüsüne binip yolculuğun yarısına kadar bunu farketmemişti.) neyse ki bu sefer dolu dolu gözlerle ağzımızın tadıyla vedalaştık ve bomboş kalan evimize döndük... (yine de Melo rötar yapan uçağı yüzünden 3 saat geç döndü...-şaşırdık mı HAYIR-)
bu depresyonla yaşayamayacağımızı anlamamız uzun sürmedi ve cennetten bir parça günümüzü 1 gün daha uzatmak hayaliyle bir süredir bize ölümcül nefret besleyen Öz'ü aradık. Cuma günü piknik yapmaya karar verdik, Çimlere yayılıp kitap okuyacaktık, Çok özlemiştik, Hasret giderecektik! N bu işin peşine düşmüştü bir kere "kafalarçokkarışık" ekibi buluşacaktı :) Lakin kötü kalpli hava durumu sunucusu N güzel haberler vermiyordu. Yine de sımsıkı sarınıp sandviçlerimizi yaptık, termoslarımızı favori kahvemiz*le doldurduk, bisikletlerimize bindik ve sahilin yolunu tuttuk. Yedik-içtik-yattık. bir insan başka ne isteyebilirdi? Bi de kitap okuduk Kant'tan nefret edip Freud'u sorguladık. Günü blog fikrimizin tohumlarının atıldığı avmde sonlandırdık. (Bknz: Gamga ve Öz'ün bensiz yazdığı ilk yazımız..).
ve büyülü günler bitmişti. yenileri yaşanmak üzere BY :)
https://www.youtube.com/watch?v=hrjGVEVGH-4
bu da günümün şarkısı olarak burda dursun.

Kızlarım

Dostlarım tahmin edin yine kim derse gitmedi?

Guess who's back??? Back againn?? Shady is backkk! Tell a friendddd (Şşşşh tamam sakinim. İçimdeki Eminem'i bastırdım)

Tabi ki ekibimizin boş beleşi Gamgaaaa ( clap clap clap)

Bu sabaha gözlerimi açtığımda her zamanki gibi hiçbir şey göremedim. Bildiğiniz üzere gözlerim 4 buçuk derece. Aklımdan uçup giden bloğumuz telefonumun tarayıcısını açar açmaz yüzüme çarptı ben de daha lenslerimi takmadan koşarak bilgisayarımın başına koştum. Size anlatacak bir şey gelmedi aklıma ama aklınıza gelip açınca benden bir şeyler görün istedim :)

Şimdi müsaadenizle gidip saat 14.30 değilmişcesine tek başıma kahvaltı yapacağım...

                                        

19 Mart 2016 Cumartesi

18 Mart 2016'da Neler Oldu?

Deneme yayını tarzında bir yayın geliyor şu an. Blog alemine selam olsun :)

Şimdi Gamga ve Öz olarak bu bloğu açış hikayemiz hakkında konuşacağız. Biz aslında 3 kişiyiz gardaş (Bunu kullanmasak olmazdı zira Öz ciğerimi çürüttü 1265351 kez söyleyerek). Bu fikrin babası olan şahıs şuan evimize ekmek getirmek için çalıştığı için blog açma düzenleme ve ilk yayını yapma şerefi biz geri kalan ikiliye düştü.

Kısacası fikri atıp kaçtı..

Dün gece ismi lazım değil bir avmde, kim olduğunu bilirisin sen bir kahvecide kahvelerimizi yudumlarken hayalperest N her şey hakkında non-stop 62 saat konuşmamızdan yola çıkarak keşke böyle bir şey yapsak dedi. N genelde bir şeyler yapmak ister ve bunlar için hiçbir şey yapmayıp konuşarak bizi darlar. Şaka şaka istediğini alma konusunda bir profesyonel olduğu ortada ki şu an bu blog karşımızda.

Dün gece de Gamga ve Öz için tıpkı böyle bir geceydi...

N'in bitmek bilmeyen talepleri karşısında hunharca sohbetlerine devam ederken Öz'ün yumuşak kalbi N'nin sahte gözyaşlarına kanarak bu teklifi kabul etti. Gecenin ilerleyen saatlerinde N "Hadi siz şu blog işini halledin" diyerek uyumaya gitti.

İşte bu tam yukarıdaki son cümle arkadaşlığımızın özeti.. Şaka şaka..Değil..Şaka.. (Şşşşh sakinim -Gamga)

Şimdi klavye Öz'de.

N'in fikrine uyup kendimizi bu yola attık atmasına da bizim blog uzantımızdan da belli olduğu üzere kafamız çok karışık. Yani her şey hakkında bilgimiz var lakin bunları nasıl toparlarız da kendimize bir arşiv yaparız orası bilinmeyen bölge. Ben genelde kendimi onların yanında akışa bırakırım onlarda beni oradan oraya sürükler. (Örneğin dün ismi lazım değil avm ye yola çıkmadan 28 saniye önce uyuyordum. Ne ara ne oldu bilmiyorum ama gözümü açtığımda otobüsteydim.)
Bu blog için de aynısı yapmayı planlıyorum.

Ama zevkli olacak biliyorum. Okuması da yazması da... Gamga bir nebze olsun bizi kitaplarla darlamayacak. Ben artık bu ikilinin 'sana alışveriş videosu çekelimm' ısrarlarına maruz kalmayacağım. N artık bizi 'sana procemi anlatmam lazım, çok kısa' diyip 85 saat tutsak almayacak. Bence arkadaşlığımız blogdan sonra daha katlanılır olacak. Yani tamam arkadaşlarımı seviyorum ama ısrarın bizim arkadaşlığımızın kilit noktası olduğu da bir gerçek :) Gamga'nın ısrarına dayanamayıp az yola çıkmadım veya N'nin ısrarlarıyla projelerini az dinlemedim. Israrsız dostluklar için el ele savaşalım!

Karmaşık da olsa gerçekten aradığınız her şeyi bulabileceğiniz bir platform kurmak istiyoruz. Kitaplar, diziler, filmler, hobiler, alışveriş, makyaj... Kısacası hemen her şey hakkında yazılar olacak.


Sonuç olarak biz hem anılarımıza bakıp mutlu olalım hem de görüşemediğimiz zaman burada buluşalım diye böyle bir platform oluşturduk. Bu da bu bloğun ilk gönderisi. Yakın zamanda görüşmek üzere... :)



Dipnot: Aslında biz 4 kişiyiz ama kendisi (4 numara) bizim hayali arkadaşımız olduğunu sanıyor. 3-4 ayda bir yüzünü gösterip 'benim hayatımda bunlar bunlar oldu sizde de şunlar şunlar olmuş aa ne güzel' diyip köşesine çekiliyor. Bazen öyle abartıyor ki bir gün bizi arayıp saçımı ne renk yapsam muhabbetinin içinde 'aa ben söylemeyi unuttum bu arada evlendiiimm' diyecek diye korkmuyor değilim.