Asla ne yazacağımı düşünmeden başladığım yazımda cümlemi bitirmeden konumuza karar verdim sevgili okurlar.. (yani sevgili Büyük Ava, Gamga'm ve cağnım Öz...-sizi seviyorum-)
Biliyorum, şu sıralar çok popüler bu diyet kardeşimiz fakat ben bundan bir haber kendi mutluluk denizimde hamburgerleri, sosisleri, kolaları, dondurmaları ve bilhassa lolipopları üçer beşer gömerek harika zamanlar geçiriyordum.. Ta ki kuzenim "That Sugar" belgeselini izletene kadar
Mevzu bahis belgesel için
- tıktık -
Aslında başka zaman olsa beni bu kadar etkileyeceğini düşünmediğim belgesel, başrol abimizin şeker tükettikçe delirmesini kendimle özdeşleştirmemle birlikte bende "ulan ben napıyorum?" farkındalığı oluşturdu. Yani aslında tam da izlemem gereken zamanda izlemiştim bu belgeseli..
Daha sonra internette biraz araştırdım, efendime söyliim yapanlar nelerle karşılaşmış, neler yemiş neler içmiş biraz stalklıyayım dedim. Aman Allahım bir de ne göreyim!! 21 gün aç gezmem gerekiyormuş... Tükettiğim her şeyde şeker varmış.. Salçasından soğuk çayına, pilavından çorbasına şekersiz hiçbir şey yokmuş.. Ama ben kararlıydım, yapabilirdim! Yaptım da (kısmen...)
Ve deneyimlerimi de sizinle paylaşmak istedim..
Bu arada belgeseli izlerseniz (umarım) zaten görürsünüz şekerin vücudumuzda ve ruhumuzda nasıl bir tahribata yol açtığını, bizi nasıl delirttiğini..
İlk 5 gün..
Pringles asla aklımdan çıkmıyordu. 1 adet pringles için doğmamış çocuğumdan vazgeçebilirdim...
Instagramdan ve Zomatodan çıkamıyordum, sürekli 22.gün yiyeceklerimin planını yapıyordum ve insanlarla tek muhabbetim ne kadar aç olduğumdu.
Aç olmasam bile şekerin yokluğu çok zor geliyordu ve asla doymuş hissedemiyordum. Çünkü ben kahvaltıyı börekle yapıp öğleni zor getiren, öğle yemeğinden sonra da Starbuckstan Java Chip içen ve hatta market alışverişi yapıp öğleden sonra da bütün aldıklarını yiyen bir insana dönüşmüştüm. çıkışta yediğim hamburgerler, makarnalar ve cipsler de cabası... Tuzlu-tatlı-tuzlu-tatlı döngüsünden bir türlü çıkamıyordum.
Açken günlerin ne kadar uzun olduğunu ve çok zor geçtiğini farkettim. Bu diyette odak noktam şekerden ziyade paketli gıda tüketmemekti aslında. Ben de mecburen çiğ badem, çiğ fındık ve çiğ ceviz bağımlısı olmak zorunda kaldım. Ve su. Ve filtre kahve.... Ve yine su....
İkinci 5 gün...
İlk 5 güne nazaran daha rahat geçtiğini söyleyebilirim. Sadece 1 kere miniminnacık (belki de değil) Pringles kaçamağım oldu. Ellerim titreyerek açtım paketi ve 2 tane yiyip kapatacağım derken üçer beşer yediğimi farkettim! Sonra bir baktım EH İŞTE! Buna delirmeme gerek yokmuş! Bu kaçamağın beni biraz sakinleştirdiğini itiraf etmeliyim, pişman değilim...
Bu arada diyetisten bir arkadaşıma danıştım, ben böyle böyle bir şey yapıyorum ama yaşam amacımı kaybettim hiçbir şeyden zevk alamıyorum vs. diye sızlandım. O da bi süre idare edecek gazı verdi bana ve aslında bu işi kendim için bu kadar zorlaştırmama gerek olmadığını söyledi. Çünkü ben içinde un veya salça olduğu için çorbaları, salçalı olduğu için yemekleri, pirinci ve bulguru terketmiştim. Geriye sadece salata kalıyordu ve tek taraflı beslenme tüm gücümü sömürüyordu. Arkadaşım bana nohut, kinoa gibi doyurucu gıdalar da almamı, meyve yememi ve et tüketmemi tavsiye etti. 21 günün sonunda da paketli gıda ve rafine şeker dışında her şeyi yiyebileceğimi söyledi. Zaten birkaç yıldır tavuk yemiyordum ve normalde kırmızı et kaynağım da haftada en az 2 defa yediğim hamburgerden karşılanıyordu. Diyete başlayınca hamburgerle birlikte ete de veda etmiş oluyordum yani.. Buna çözüm bulamadım dostlar fakat diyetin son günlerinin kurban bayramına gelmesi biraz protein depolarımı doldurmuştur diye tahmin ediyorum.
Üçüncü 5 gün...
Artık iyice alışmıştım ve canım abur cuburları çekmiyordu. Sadece "yemek yeme" fikri aklımdan çıkmıyordu. Bir şeyler yemediğimde arkadaşlarımla da yapacak bir şey bulamıyordum. "Yiyin ya siz" desem de buluşmalara kara bulut gibi çökmüştüm. Gamga'm da sağolsun bu 21 günün büyük kısmını biraz söverek biraz cesaretlendirerek benimle geçirdi. O yapmasa yapamazdım zaten, sürekli diyetin ince çizgisinin üstüne basarak yürüyordum.
Son 6 gün...
Öncelikle bugün son günüm!!! Alkışlar kıyametlerrrr!!!!
Son 6 günün 4 günü ailemin yanında geçtiği için pek zorlanmadım. Bayramda zeytinyağlı yaprak sarması yeme yeminimi edeli çok olmuştu zaten, 50 tane sarma yemek vicdanen beni hiç rahatsız etmedi ne yalan söyliiimmm.... Ama çok büyük bir zevk verdiğini de söyleyemem çünkü canım annem önce baklavada hazıra geçmişti şimdi de sarmada... Annemin sarması olmayan sarma da üzgünüm ama övgüyü haketmiyor. (Gamganın annesinin sarmaları hariç.)
4 gün içinde sadece 1 dilim baklava yedim bi de. Onu da Gamgayla yaptığım telefon görüşmesinden sonra annesinin bayrama diss atıp almıyorum ulan baklava çıkışıyla Gamganın baklavasız kalışını öğrenmem üzerine bir dilim ikimizin yerine yiyeyim bari dememle gerçekleştirdim. Bu atağıma birazcık pişmanım.... Güzel bir baklava değildi. Üstelik bu kadar şekerli bir şeyin vücudumda dolaşışını bile hissediyordum sanki. Bir sürü minik beyaz küp şekerlerin üzerine binmiş uçarak damarlarımda gezen minik gangsterler hayal ediyorum, elimde değil.
Bayramdan beklentimi karşılayamadığım diğer ve aslında en önemli şey eti pek fazla yiyememek oldu. Ekmeksiz gitmiyor be! Annem de profesyonel diyetkolik olduğu için "aman güzeller güzeli bir tanecik kızım olur mu öyle şey aç bakalım ağzını" diyerek dürümleri zorla yedirmedi. Mecburen bozamadık diyeti...
Neyse sevgili okurlarım, toparlayacak olursak güzel ve çoooook uzun 21 günün sonunda rahatlıkla söyleyebilirim ki gözümün önünden cipsler, kolalar, çikolatalar, makarnalar -makarna belki biraz- geçmiyor. Bunlarla beraber ergenliğimi de geride bırakıyorum galiba... Herkese tavsiye ediyorum. İmkanı ve enerjisi olanlar için de instagramda bu diyeti takipçileriyle birlikte yapmaya gönül vermiş bir çok hesap var, fikir olur, destek olur bir bakın derim.
Bunun dışında 2 kilo vermişim, sporsuz olmuyor tabi bir sonraki hedefim de yarı-temiz beslenirken spora başlamak olacak. (%100 temiz beslenecek değiliz heralde!)
Ayrıca günde 1 bardak su ya içer ya içmezdim, 2 litreyi rahat içebiliyorum şuan. Kendime yaptığım en büyük iyilik olabilir bu. Sadece şeker değil tuzu da azaltıp suya abanınca bir takım ödemlerden de kurtuluyormuşsun ister istemez, bunu da öğrenmiş olduk :)
Bir de yemek yedikten saatler sonra bile karnışınızdataki şişkinlik geçmiyorsa laktoz intoleransınız olabilir, bir hafta falan laktozsuz beslenip kendinizi test edebilirsiniz. Çoğu yetişkinde görülen bir durummuş bu. (yetişkin, yani biz, yani 26. az diil farkında mısınız bilmiyorum.....) Bir de özellikle sütünüzün laktozsuz olmasına özen gösterin, peynir ve yoğurtta o kadar bulunmuyormuş, bu bilgi de diyetisyen kankimden sizlere bir bilgi olsun..
21. günü Büyük Ada'da güzel bir dondurmayla taçlandırmak isterdim ama Gamga reyiz kalabalık olur diyerek beni başka türlü ayarttı. Bakalım neler yaşayacağız....
edit:
21.günün sonundan bildiriyorum. Beklenen göz dönmesi yaşanmadı kardeşlerim. Koşa koşa Gamga'ya gidildi, hatta yolda baklava bile alındı. Ama omlet-domates-peynir kahvaltısı yapıldı. Avm'ye gidildi ama Shake Shack'e değil Lozio'ya gidildi. Vegan pizza üzerine straawberry donut frappucino içilmedi de laktozsuz ice latte içildi. Akşam eve gelirken dondurma alınmadı, elma ve çiğ fındık yenildi. Ne zaman bozulacak bu düzen bilmiyorum ama şimdilik oturdu gibi duruyor. Ama farkettiniz mi bilmiyorum kafamdaki liste asla unutulmuyor. O güzel alternatif menü hep beynimde....
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder