Kendime spesifik laf soktum. Fark ettiniz mi?
Bu yazıma da buraları ne kadar da boşladığımdan bahsetme klişesiyle başlamayacağım. Hemen konuya girmek istiyorum -ya da konulardan birine- ;
Biraz önce şahsıma aşı çıktığını öğrenmiş bulunmaktayım dostlaarrrr!!!
Gelelim yazımın asıl sebebine.
WOW 28 ha!
Kendimde bloga yazı yazma motivasyonunu bulmak için Gamganın geçen sene yazdığı bu yazıyı okudum da geldim. Okuyunca birden fazla duygusallaşmışım bütün dikkatim dağıldı bir kaç pıt gözyaşı döküp toparladım ve tüm bu doğum günü olayı üzerinde biraz düşündüm.
Biraz spoiler olacak ama canımız Öz'ümüz bu yıl arkadaşlığımız açısından bir ilk teşkil ederek bizden uzakta girdi yeni yaşına ve ben onun taslaklarda duran yarım kalmış doğum günü yazısını okudum. (Özür dilemeyeceğim...) ve doğum günlerinin tamamen seni seven insanların coşkusundan ibaret olduğunu fark ettim. Öz'ün doğum gününde bizim ne kadar bir şeyler yapmak istediğimizi ama başaramadığımızı, ne kadar gayretli olduğumuzu ve o günü ayrı geçirecek olmanın verdiği üzüntüyü ne kadar hissettiğimizi düşündüm. Belki Öz bu kadar mutsuz hissetmemiştir kendi doğum gününde. O bizim kadar anlam yüklememiştir o güne. Ama biz coşkumuzu içimize attık geleceği günü sabırsızlıkla bekliyoruz! Çünkü doğduğun gün senin bize geldiğin gündür AŞKO... Yirmi sekizinci yaşının henüz kestiremediğin bir gününde kocaman bir pastayı dörde bölüp dinlene dinlene yiyeceğiz.
Bana dönecek olursak -çünkü Öz'den biraz daha bahsedersem taslaklardaki doğum günü yazısından daha uzun bir yazı yazmış olacağım onunla ilgili- doğum günümü her günkü gibi karşılarım diye düşünüyordum. Hatta her fırsatta yirmi sekiz olmanın asla kutlanılmaması gerekildiğini söylüyordum. 28 sayısının tınısını da bu yılı da hiç sevmediğimi, seneye söz hevesleneceğimi, hele ki otuzu merakla beklediğimi falan anlatıyordum herkese. Sadece doğum günü vesilesiyle Gamgayı daha fazla yanımda tutup ona her istediğimi yaptırmayı amaçlamıştım..
Fakat kankilerim ve kader ağlarını örmüştü.........
Sabahın 07:30'unda Brekkie kruvasanı...
Ofise gelen çiçek, pasta ve hediyeler...
Öğle yemeğine çıkaran ofis kankilerim...
Sürpriz kutlama yapmaya çalışırken bastığım bütün ofis...
Arayan, mesaj atan sevdiklerim...
İş çıkışı ellerinde uçan balonlarla kornaya basa basa nezih semtimizin huzurunu bozarak gelen kıymetlilerim...
Hepsini düşündükçe yüzümde beliren gülümseme...
Doğum günü insana iyi ki varmışım gerçekten dedirten bir şeymiş. Hiçbirini istemiyorum abartmayın kaç yaşına geldik derken elimde uçan balonlarımla, sırıtmaktan kapatamadığım ağzımla bitirdiğim günmüş doğum günü.
Asıl siz iyi ki varsınız.. Yaşamıma yoldaş oldunuz.. Biliyorum ki her yaşımda, bütün yaşamımda birlikte olacağız. Bunu bilmek yaşamaya değer yıllarımız olduğuna dair inancımı kaybetmememi sağlıyor.
Doğum günümden yeterince bahsettiysek biraz da biraz önce aldığım covid-19 aşı rendevümden bahsetmek isterim. Başardık ele ele verdik bir şekilde o randevuyu aldık. Yarın akranlarına göre daha gevşek ve tombiş olan bu kol -tahmini sağ- çok ince olduğu iddia edilen o iğneyle buluşacak. Aşımızı ver çipimizi ver diye şov yaparken yarın aşı olma düşüncesi midemde kramplara sebep oluyor. Allahtan kendimi ofiste saydığım ve güvendiğim tek kişiye kitledim de ilkokuldaki gibi aşıdan kaçmaya çalışma rezaletine bulaşmaya cesaret edemeyeceğim.
Bu konu da bu kadar dostiler.
Gereğinden uzun yazımı bir N klasiği olan ne dinliyorum, ne okuyorum, ne içiyorum, bu ara yediğim en güzel yemek ne (bunu şimdi uydurdum) bi de ne izliyorum köşemle bitirmek isterim...
- Ne dinliyorum?
- Şimdi mi?
- Farketmez.
(WOW deli)
Tam da şuan Tamino- Habibi dinliyorum. Link yok canı çeken açar dinler???
Genelde ne dinliyorum?
ve evet özellikle acoustic version 👌
peki içimde ne çalıyor?
Emre Aydın - Sen ve Ben
Neyse bu kadar bilgi yeterli bu konuda diye düşünüyorum.
Gamga bunu okurken BU KADAR YETER sesimle oku. thnx.
-Ne okuyorum?
Şuan Gamgadan çeşitli çirkinliklerle geçici olarak alıkoyduğum Fanfan'ı okuyorum. 192 sayfalık kitabı yüzyıldır okuyorum sanki ama hem okurken sık sık manyak mısın evladım esleri vermek zorunda kalıyorum hem de bu hastalıklı romantizm beni biraz yordu. Güzel kitap ama bir şey diyemem taş olurum. Sonunu da merak ediyorum. Sona da 20 sayfa var okuyup gelsem mi??
Okudum geldim. Keşke bir solukta okusaydım, belki o zaman hedeflenen etkiyi bırakırdı üzerimde.
Avunamayanlar (Kazuo Ishiguro) benim için ikinci bir Swannların Tarafı vakası. Okurken duygudan duyguya sürüklenip bıraktığım an koptuğum kitap. Sonunu çok merak etmeme rağmen karakteri silkeleyip sadede gel çıldıracağım diye bağırmak istediğim bir kitap. Sayın Ishiguro sizi haketmiyorum. Beni Asla Bırakma kadar vurucu değil bu kitap bu arada. Henüz bitiremedim ama Fanfan bittiğine göre Avunamayanlar mesaime kaldığım yerden devam edebilirim. Elimde süründürme mesaisi...
Bir de tekrar tekrar okumaya başlayıp yarım bıraktığım Dorian Gray'in Portresi'ni bitirme gücü talep ediyorum yüce rabbimden.
-Ne içiyorum?
Moka pota dadanmış durumdayız şuan tam anlamıyla. Tchibodan barista espresso alıp evde bol bol americano türevleri yaptık bir dönem Gamgayla. Şuan kahvem bitti de filtre kahveye döndüm ama bu hasret bitecek yakında biliyorum.
Kahve dışında dadandığım bir diğer içecek naneli ayran frozen (böyle bir ismi olurdu tahmini) mix&go da bol buz taze nane tuz ve yoğurdu bızzttlatıp afiyetle içiyorum. Bir gün içebildiğim kadar ayran içtiğime emin olursam süt ürünlerini bırakmayı deneyeceğim.
Başka?
-Bu ara yediğim en güzel yemek????
Asla ardını düşünmeden yazdığım bir soru. Ama düşününce gözümde canlanan şey kendi yaptığımız falafel oldu. Ennnnfesti. Tarif soracak olursanız yorumlarda buluşalım :p İkinci en güzel şey de kuşkusuz Asmalımescit Dürümcüsünün acılı dürümü...
O dürüm için cana kıyılır. (bazı canlara da hali hazırda kıyılıyor maalesef :(((( )
Umarım bir gün vejetaryen olabilirim. (vejetaryen yazılışına tdk dan baktım, asla emin olamadığım kelimelerden biri.)
Bu arada biraz önce fark ettim ki her gün en az bir kere TDK sitesine giriyorum. Ya ben ana asla dilime muvaffak olamıyorum ya da kuşkucu bir insan olma yolunda ilerliyorum.
-Ne izliyorum?
Bu soruyu boş verelim istiyorum. Son iki gündür ikinci sezonunu çok uzun süredir bitirmeye çalıştığım bir doktor dizisini açıp açıp ağlıyorum. ADAMIN BACAĞI KOPMUŞ ameliyat sahnesinde ekran blurlanıyor gözyaşlarımdan. İyice ne olduğum belirsiz bir parçacığa dönüşüyorum. Dizi ismi detayını utanarak es geçiyorum.
The Office izliyorum izliyorum bitiremiyorum. İzlerken yuhahaha diye yarılmadığım ama dönüp düşündüğümde ya da birilerine bir sahneyi anlatmaya çalışırken gülmekten anlatamadığım, bendekini yerini henüz çözemediğim dizi. Prime Videodan silinmeden bitiririm umarım. Sonu Seinfeld gibi olacak yoksa.
Hedefim ikinci sezonu gelen Ragnarok'a başlayabilmek.
Daha da öncelikli hedefim ise Gamgayla başladığımız ve ısrarla ve hayretle baştan sona x1,5 hızda izlediğimiz Merhamet dizisinin finalini izlemek. Sonra da yalancı değilsek buraya Merhamet dizisi hakkında bir şeyler yazmak.
Yeri gelmemişken MÜSİLAJJJ diye de bağırmak istiyorum. Tarih kitaplarında son seneler 3-5 cilt olarak yazılacak derken coğrafya kitapları da hatırı sayılır kalınlığa ulaşıyor ha? Beni hiç ilgilendirmez tabi çoluğu çocuğu sözelci olacaklar düşünsün bunu da.
Bu arada Vodafone nefretim hakkında bir başka yazıda buluşmak dileğiyle. -MacFit yazım hala sık okunanlarda bu arada- Bir kişi bile yazdıklarımı okuyup bu firmalar mağduriyet sebebi uzak duralım dese ben kendime üstün başarı plaketi yaptırır duvarıma asarım.
Bir diğer konum ise ŞÜKÜR MOMENT...
YAZ MEYVELERİNİN VARLIĞINA HER SABAH ŞÜKREDİYORUM... ama sanırım en az karpuza şükrediyorum. Kalabalık sofraların yıldızı karpuz yalnızlığımdan ötürü ayrı düştük ama sen de seviliyosun aslanım. Özellikle kabuğa yakın kıymeti bilinemeyen yerler, öpüldünüz.
En çok da sana şükürler olsun güzel şeftali.... Seni seviyorum......
Gecenin ikisinde daha fazla saçmalamama kararımla...
Fanfan'ın da dediği gibi
"Ciao bambino."
HAHAHAHAHAHAHAH nidooooo sen bir salaksın!!! Ardımda ayı bağırırken bile beni bu kadar güldürdüğün için tenk yu aşkısı vee tabii seni doğurduğu için tenk yu Seviloş teyze. Seni doğurarak bizim için hayrat gibi bir şey yaptığının farkında mıydı acaba? Bir çeşme kadar olmasan da sen de derli gönüllere su serpme konusunda az değilsin sonuçta. Neyse bu saatte kimse bu kadar uzun cümleler kurmamalı o yüzden bu mütüş yazıyı bir ara geri dönüp tekrar okumak üzere terk ediyorum. Öptüm, aideu!
YanıtlaSil