21 Haziran 2021 Pazartesi

İyi ki doğdum #6, gördün mü bak 28 oldum! / İnanılmaz geç gelen doğum günü yazısı

 Herkese mer - ha - baaa !!!

    İnanılmaz geç geldiği için kankilerimin beni pıçaklayacağı doğum günü yazıma hoş geldiniz. Artık 28 yaşındayım yaa inanamıyorum. Bir yaşlı hissediyorum kendimi ki sormayın. Bu seneden önceki tüm doğum günlerim aman kutlayalım coşkulu olalım modundayken bu sene nedense o kadar önemli gelmedi. Neden olduğunu anlayamadım gerçekten. İlk defa arkadaşlarımdan uzak olduğumdan olabilir, artık çok yaşlandığımdan olabilir :), o gün bitmek bilmeyen bir toplantıyla geçtiği için olabilir bilemiyorum. Hepsi toplandığında çokta büyük bir gün gibi gelmedi bana.

Gerçi bu sebeplerin arasında bana en çok koyan canparelerimden uzak olmak sanırım. Tüm arkadaşlarım arasında doğum gününe en çok önem veren, özenle kutlansın isteyen benken bu sene anladım ki tamamen arkadaşlarımla ve ne olursa olsun mutlu olduğum içinmiş bu özen. Ha derseniz Öz Van'da tek başına mısın bir tane bile arkadaşın yok mu da bizi böyle depresyona sokuyorsun? Elbette var. Hem de gerçekten çok sevdiğim aile gibi gördüğüm insanlar var. Ama sanki doğum günleri benimle İstanbul'da bıraktığım sevdiklerimin özeliymiş gibi geldi hep. Doğum günümü söylemedim buradakilere. Hatta yakın olduğunu hatırlayıp soranlar oldu daha var falan diyip geçiştirdim. Bir de çok yoğun ve toplantılı bir gündü hiç hiç hiç uğraşmak istemedim açıkçası. 

    Herhangi bir gün gibi uyandım, herhangi bir gün gibi giyindim, herhangi bir gün gibi okula toplantıya gittim. Neredeyse 5-6 saat süren toplantıda ciğerimi bıraktım. O sırada toplantıda çiçekçinin beni ısrarla araması üzerine izin alıp çıktım ve evde olmadığım için yan komşum olan arkadaşlarıma bırakmasını rica ettim. Bu şekilde de o gün doğum günüm olduğu açığa çıkmış oldu.

    Velhasıl kelam eve geldiğimde kızlarla online doğum günü partisi başlamış oldu. Çiçeklerime bayıldım ve ardından güzel de bir pasta geldi. Canım arkadaşlarım benim tek yaşadığım gerçeğini atlayıp 6-8 kişilik bir pasta söylemişler. Neyse o aralar bana biraz coşku geldi sevdiklerim doğum günümü kutluyor diye güzel bir törenle pastamı üfledim. 

   O sırada buradaki arkadaşlarım doğum günümü öğrendikleri için planlar yapmaya başlamışlar. Güzel bir pasta ve bana gülümseyen bir kaktüsle sürpriz şekilde geldiler onlar da. Bir parti de onlarla yaptık. Akşam sularında başka bir grup arkadaşım da başka bir pastayla sürpriz şekilde geldi. Üçüncü parti de onlarla yapıldı. Buzdolabım aynı anda dört pastayla kaplandı. Deli gibi eşe dosta dağıtmama rağmen 4-5 gün pasta yedim.

   Bu partilerin hepsinin arasında en güzeli kızlarla yaptığımız online partiydi. Yanım ne kadar kalabalık olursa olsun onlar olmadan hep yalnızım çünkü.

  Neyse doğum gününün özetini geçtik ve minik göz yaşları da döktük. Şimdi biraz durumumdan bahsedeyim :)

  • Dostlarım 28 yıldır ilk defa kendimi yetişkin hissettim  VE BU HİÇ HOŞUMA GİTMEDİ.
  • N'in doğum gününde yanında olamadım. Bu da beni minik depresyona soktu.
  • Zorunlu hizmet süremi yarıladım, hem çok yavaş hem çok hızlı geçti.
  • Aşı oldum, artık fellik fellik gezmek istiyorum.
  • Gamga'nın ve Panda'nın doğum günlerinde yanlarında olamayacağım için şimdiden üzülmeye başladım.
  • Geçen senenin mükemmel doğum günü yazısı beni kahrediyor.
   Hayatındaki en büyük sıkıntısı mezun olamamak olan Öz'den buraya nasıl geldim gerçekten bilmiyorum. Ama o Öz'e göre daha yetişkin, daha problemli, daha büyük dertleri ve sorumlulukları olan, daha yalnız ama daha kendini bilen, sevdiklerine daha çok değer veren (sevdim mi tam seven de diyebiliriz, kızlar espriyi anladı :)), zamanın kıymetini daha iyi anlayan bir Öz olduğumu düşünüyorum.

He bunları salıp o Öz'e dön deseler koşa koşa giderim.

Ulan depresyondan çıkalım goygoy yapalım diyorum çıkamıyorum bir tülü nasıl bataklık gibi bir yazıysa. N bir de bu yazı için beni tüm sosyal medyanın gözü önünde taciz ediyordu şimdi eminim çok pişmandır.

N demişken; bana sürekli AŞKOO diyeceği bir yaşımın içinde olmak beni çok üzüyor. Nereden kaptı bunu benim yokluğumda bilemiyorum ama bir yerde bana AŞKUŞ diyip beni rezil edicek diye çok korkuyorum.

Gamga'yı çok özledim. Gamga ben 1700 km öteye taşınmasam da hayatımda olmayacakmış bu aralar çünkü çalışırken yüksek lisans yapma belasına düştü balımcığım. Gün 24 saat olmasına rağmen onun yaklaşık 36-40 saate ihtiyacı var.

Panda'mız tüm gariban sokak hayvanlarının anası olarak ömrünü, tüm manevi duygularını ve yüklü miktarda maddiyatını yine sokak hayvanlarına veriyor. Hamile ve çok hasta bir kediyi kurtardı, bebişi doğdu, tedavilerini yaptırdı... Kesin cennetlik bu kız inşş beni de götürür yanında çünkü ben kendi emeklerimle giremeyeceğimden emin gibiyim.

N gibi bu aralar ne okuyorum, ne dinliyorum, ne izliyorum, ne yiyorum klasiğiyle bitireyim ben de.


Ne okuyorum?

Dostlarım ben bu aralar vakit azlığından kısa klasiklere sardım. Nedir bu kısa klasikler diyecek olursanız Can yayınlarının yeni çıkardığı bir seri. Böyle tek oturmada okuyup kalkacağınız türden kısacık minicik kitaplar bunlar. Özellikle zamanla problemi olan herkese tavsiye ediyorum. Son dönemlerde amacım kısa klasiklerin hepsini okumak ama tabi hemen olacak bir hedef değil biliyorum.

Ne dinliyorum?

Kısa ve öz akustik olan her şeyi dinliyorum. Son zamanlarda akustik şarkılara inanılmaz taktım. Hele tek enstrüman olan akustiklere daha da bitiyorum. Sadece bir gitarla ya da bir piyanoyla kaydedilmiş bir şarkı beni çok sakinleştiriyor. Son zamanlarda coşkulu şarkılar dinlemiyorum. Bunun en büyük nedeni müziği sadece serviste dinleyebilmem ve serviste de uyuyarak gitmem. Coşkulu şarkılar uykuya pek eşlik edemiyor maalesef :)

Ne izliyorum?

Eski kült filmleri tekrar izlemeye başladım. Mesela birkaç hafta önce Yüzüklerin Efendi'sini izledim tekrar. Belki 10 yıldır hiç tekrar izlememiştim bu yüzden de inanılmaz farklı geldi bana. İlk defa izliyormuş gibi oldum. Bunu devam ettirmek istiyorum yani eski filmleri tekrar izlemek istiyorum, tabi zaman olursa.

Dizi olarak birkaç kore dizisi izlemeye başladım kısaca özet geçeyim.
Mr. queen : Bu dizi beni çok eğlendirdi. Günümüzden bir erkeğin ruhunun yıllar öncesinde bir kraliçenin bedenine geçmesiyle başlıyor ki tüm komikliği bu erkek-kadın zıtlığından geliyor. Ara ara sıkan bölümleri olsa da genel olarak benim sevdiğim komedisi bol bir dizi. Ama kore dizisinin şanından olduğu için son bölümleri dramla geçiyor tabi.
So I Married An Anti-Fan: Bu güncel bir dizi, ama şükür ki bu hafta final yaptı. Ya ben güncel dizi izlemekten nefret ediyorum. Her hafta izleyeyim diye oturduğumda geçen bölümü çoktan unutmuş oluyorum. Bu durum aşırı sinirlerimi bozuyor. Neyse başladığım her şeyi bitirme sevdamdan bunu da bekleye bekleye bitirdim sonunda. He dizi nasıl derseniz fena değil, ortalama bir kore dizisi. İzleyecek bir şey yoksa bakabilirsiniz ama illa gidin izleyin diyemem.
Gelecek listem : Doom At Your Service, My Girlfriend İs A Gumiho (Bu dizi nasıl çok merak ediyorum çünkü gumiholu harika bir dizi varken kıyaslama illa yapılacaktır.) Bu diziler güncel diziler, bitmelerini bekliyorum. Vagabond ve Vincenzo'yu merak ediyorum. Hospital Playlist'in ikinci sezonu da düşecek sanırım yakında Netflix'e. Bunlar da gelecek zamanda bakacaklarım.

Yabancı dizilerden bu ara eski dizileri izlemeye taktım. Fringe'i tekrar izledim. House'u ve Friends'i tekrar izliyorum. The Office başladım ama taşlanmayacaksam itiraf ediyorum BEN SEVEMEDİM YA. Beni güldürmüyor öyle boş boş ekrana bakıyorum. Öyle bir bölümde değil bir on bölüme yakın izledim YOK OLMUYOR.

Ne yiyorum?

  Sıfır et sevdası olan ben bildiğiniz üzere Van'a taşındım. Ama benim bilmediğim daha doğrusu tatmadığım bir nokta vardı. Van'da etin tadı gerçekten güzel. Bana kokan midemi bulandıran küçükbaşlar bile bir güzel gelmeye başladı ki sormayın. Vejetaryen sınırında gezen, tavuktan vazgeçse hemen vejetaryen olacak olan bana ne oldu gerçekten bilmiyorum. Bu aralar tattığım en güzel şey CAĞ KEBABI. Ya Erzurumlu arkadaşım beni aldı bir yere götürdü burada Erzurum'dan bile daha güzel cağ kebabı yapıyorlar diye. Ben hiç yememiş biri olarak inanamadım böyle bir tada. Bayıla bayıla yedikten sonra bir sordum ki kuzu etiymiş. Ama ben kuzu yemem kiiiii :((
  Ayy bir de bir restoran keşfettik Gürpınar'da. Efsane bir fırın tava yapıyorlar. O da koyun etiymiş yedikten sonra öğrendim. Koyunları kendileri yetiştiriyorlarmış, meşhurmuş meğerse. Yiyip tadına doyamadıktan sonra öğrendim :(
Arkadaşlar ben ne ara buralara geldim bilemiyorum gerçekten. Ben diyetisyen liste hazırlarken bile 'kırmızı et yiyemiyorum sadece köfte' diyen biriyken şimdi canım nasıl cağ kebabı çekiyor anlatamam.

Ne içiyorum?

Son olarak N'im koyduğu için bu bölümü ekleyeyim dedim. Öncelikle deli gibi Cold Brew içiyorum. Ev usulü yapıyorum ve misss. Ben iki yıldır burada güzel kahveci arıyordum ve sonunda buldum. Ama Cold Brew'leri içilebilir olsa da güzel değil maalesef. Bunun nedeni bence fazla beklemesi. Cold Brew 18-24 saat bekletiliyor genelde damak tadına göre. Ama ben bir keresinde 35 saat kadar bekletmek zorunda kalmıştım ve aynı o kahvecide içtiğim gibiydi tadı. O an anladım, kafede muhtemelen çok tercih edilmediği için fazlaca bekliyor ve bayatlıyor. Ama benim evde yaptığım gerçekten enfessssssss.
Bir de evde cool lime yapmaya başladım. Lime bulursam onunla bulamazsam limonla yapıyorum. İki türlü de efsane oluyor. Bunun iki sıkıntısı var, birincisi içinde şeker olduğunu gözlerimle görmem :), ikincisi de tarifin dört şişelik olması ve beklemeye gelmemesi. İki gün içinde içmem gerekiyor bu biraz bunaltıyor insanı :)

    28 yaş yazımın 28 yılda okunacak kadar uzadığını fark ettiğim ana hoş geldiniz. Artık sonuna gelelim diyorum. Bu yazı serisinin altıncısını yazmak beni kahretse de, sevdiklerimden uzak olsam da, yaşlanmak duygusunu kalbimin en derinliklerinde hissetsem de, korona belasından inanılmaz bıkmış olsam da yeni yaşımdan umutluyum. İnşallah çok güzel geçecek inanıyorum. 

Haydi kızlar N'den sonra sizi de yaşlanmaya davet ediyorum. Buralar başta bir soğuk ama girince ısınıyorsunuz gelin :)

28 yaşındaki doğum günü kızından, Arivederçii^^Öz





Geçmiş yılların doğum günü yazıları için ;

2 yorum:

  1. Ulaaaaaan önce ağlatıp sonra güldürmedi bu yazı, ardımızdan ardımızdan bıçaklamaya devam etti. Sonunda yazdığın bir şeyi okumak ne kadar mutlu etse de ilk olduğu için en coşkulu kutladığımız bu doğum gününü böyle boynu bükük geçirdiğimizi hatırlamak o mutluluğu aldı yere çaldı… Ama olsun doğduğun için teşekkür ederim ben sensiz n’apardım, 1700 km uzakta olduğun gerçeğini zihnimin en dip köşesine iteleyip elimdeki pozitif noktalara odaklanacağım. Seni seviyorum Öz her yaşın bizimle olsun!!!!!!

    Gamga

    YanıtlaSil
  2. evet......... tacizlerim sonucu gelen bir yazı..... fakat SANA BİZİ AĞLAT DİYEN OLDU MU?... Luv yu tatlışkomuz <3
    kelimelerimin kifayetsiz olduğunun farkındasındır. Sana laflar hazırlizam ama not now....
    -N

    YanıtlaSil