Taş - Kağıt - Makas
12 Kasım 2023 Pazar
30 Olmak? Kilo vermek? Van'da bir sene daha? Tofu?
9 Mayıs 2023 Salı
KAYIP
Başlık o kadar derin ki benim için altını doldurmakta çok zorlanacağımı hissederek yazacağım yazımın devamını.
(Belki silerim bu girişi)
Başarısız girişimden de tahmin edeceğiniz gibi ben N.
Kaybolansa Karabüşümüz.
Hayatımdaki ilk kaybım değil ama canımı en çok acıtan kayıp olabilir sarı gözlü 3kilo 100 gramlık fip hastası kara kedimiz Karabük. İlk kez bir canlının sorumluluğunu bu kadar üzerimde hissettim ve ne kadar yürekten dilersem dileyeyim, o ne kadar direnirse dirensin bu hastalığa onu yaşatamadık... Tam oldu bu sefer iyileşti derken, onunla ilgili gelecek planları yapmanın stresi içine girmişken geldi haberi. Geleceğe anı olması için -unutacağımı sanmasam da- insan unutur sonuçta diyerek birazcık Karabüşten bahsetmek istedim.
Veterinerin asla adını kabullenmek istemeyip her seferinde farklı bir isimle bahsettiği Karamürsel ya da Karagül ya da Karagümrük... Gamganın Karabük Sarıgözü, babamın Karadutu, ofisteki bazı arkadaşların Karamiki, benim Karabüküm ya da karabüşüm. Hepimiz şekilci ve ırkçıyız hemen ortaya çıktığı üzere ama bu konuyu kara karga minvalinde atlatmamızı dilerim.
Bu kara leydimiz geçen yıl ofise dadanmış tek dişi kırık, ağzını açıp miyavlasa da sesi çıkmayan, kulağının duymadığına inandığımız, hep ağzı ve burnu akan, soğuk günlerde kafasını ofis camına dayayıp minik kara burnuyla sıcak nefesiyle ofis camına minik buhar izler bırakan bir kedi. Her gün gelir bir kap mamasını dişleri kesmediği için diliyle ağzına götürüp tek seferde yutmak suretiyle büyük bir iştahla yiyip biraz da kendini sevdirdikten sonra giderdi. Sonra bir ara ortadan kayboldu ve ben öldüğüne neredeyse emindim. Sürekli kafamda senaryolar kurup "zaten kulağı da duymuyor kesin araba çarptı" "bir yerde sıkışıp kaldı sesi çıkmıyor miyavlayamadı" diye hayatımdaki herkesi darlamaya başlamıştım. Ne kadar süre geçti şimdi hatırlayamıyorum, çünkü insan ne kadar unutmam da dese hayatın akışına kapılıp gündelik dertlerinin peşine düşüyor.
Bir gün çıkıp geldi ama Karabük. Tanıyamadım başta çok zayıflamıştı. Sokak hali aç kaldı kesin diye düşündüm hemen mama verdim, aynı iştahla yedi. Ertesi gün yine geldi. Ertesi gün de. Artık tekrar aramızdaydı. Ama ağzı burnu eskisine göre daha sümüklüydü, geçer dedim geçmedi. Bir gün ayağını yaralayıp geldi kan bulaşıyordu bastığı yere. Tuttuğumuz gibi veterinere götürdük antibiyotiklerini oldu, testlerini yaptırdı, röntgeniydi muayenesiydi taş gibi diyerek ayrıldık ordan. Bu olaydan sadece iki ay sonra Karabük şimdiye kadar görmediğimiz bir perişanlıkta geldi kapımıza. Tekrar tuttuğumuz gibi veterinere götürdük ve malesef bu sefer test sonuçları iyi değildi. "Fip" yüksek ihtimalle dedi veteriner ve acilen tedaviye başladık. Paralar topladık, ruhsatsız ilaçlar peşine düştük, yeter ki iyi olsun diye her denileni yapmaya hazırdık.
Ama ikinci gün ilkinden de beterdi.
Üçüncü gün daha kötü.
Dördüncü gün toparlanıyor galiba dedik. Veteriner belli olmaz umutlanmayın dedi.
Beşinci gün herkesin yüzü gülüyordu.
Altıncı gün Karabükün sağır ve dilsiz olmadığı ortaya çıktı, ağzındaki yaralar iyileştikçe bize güzel sesini bahşetmişti.
Yedinci gün serumu çıktı enjeksiyon ilacı bıraktı ama kapsül tedavisi devam ediyordu.
Sekizinci, dokuzuncu, onuncu gün beni karabüke yuva bulma stresi sarmaya başlamıştı.
Onbirinci gün haberi geldi. Karabük mamasını yedikten sonra aniden kriz geçirmiş, yoğun bakımla normalize etmişlerdi ama çok geçmeden yinelemiş ve onu kaybetmiştik.
Hiç kimseyi hiçbir şeyi düşünmeden ağladım.
Sadece ağladım.
Titreyerek ağladım.
Durup durup ağladım.
Sigara içerek ağladım.
Sandviçimi yerken ağladım.
Metroda ağladım.
Ofiste sevmediğim insanların omzunda ağladım.
Psikoloğumun karşısında ağladım. Uyudum uykumdan uyanıp yine ağladım.
Ağlamak yetmiyordu.
Hayatın haksızlığını düşünüp Karabükün yaşayamadığı ömrü düşünüp gamganın kollarında ağladım.
Taziyeleri kabul ettim.
Karabükün tedavisi için en az benim kadar uğraşan arkadaşlarımla sarılıp ağladık.
Bütün bu süreçte Karabükün vasisi olduğumu daha çok anladım. Benden soruluyordu o. Onun yokluğunda da benim nasıl olduğum soruluyordu bana. Düşününce hüzünlü bir mutluluk veriyor bu. Bir canın sorumluluğu bendeydi. Yetmedi gücüm tutamadım hayatta ama yaptım elimden geleni biliyorum. Daha çok gelseydi onu da yapardım biliyorum. Sadece 11 günlük mücadelesiyle bile kalbimin çok kıymetli bir yerine gururla yerleşti minicik bedeniyle. Ölü bedenini görmek dehşet verir sandım ama o an onu sadece öpmek istedim, bir kere daha ben dokunur dokunmaz mırlasın istedim. Şimdi kabullendim. O artık yok. Onun gibi binlerce kedi var ama. Güzel bir hayatı hakeden binlerce ihtiyaç sahibi kedi. Bir o kadar da iyi insan olduğuna inanıyorum. İnanmak istiyorum.
Ben o gün yaşadığım acıyı da unuturum biliyorum. Buna programlanmışız, kötüyü sil, acıyı unut, sadece yaşamaya devam et. Ama unutmak istemiyorum. O masum sarı gözlerini unutmak istemiyorum. Unutmamak için de yazmaktan başka çarem yok.
Seni hep seveceğim Karabük.
11 Haziran 2022 Cumartesi
N YİRMİLİ YAŞLARINA VEDA MI EDİYOR?
Vov. Bu günü yaşayacağımı hiç hayal etmezdim. Genel olarak hayaller kuran biri değilim ama insan bir gün 29 olacağım yirmili yaşlarımın da sonunu yaşayacağım diye düşünmezmiş hiç. Düşünüyorum ben diyen de en adi yalancı köpek ya da mazoşist bir manyaktır. İnsan bunu kendine neden yapsın ki çünkü.
29 yaşım, kadıköydeki bir oyun salonunda bowling ve diğer bütün makina oyunlarını delicesine oynayıp, eve geldiğimde giysilerimi önceki günlerde odamın zemininde oluşturduğum kıyafet yığına fırlatıp atıp, yarı uykulu Gamgamla yarın hatırlamayacağı sohbetler edip, kedimi dokuz canından birini aldığıma emin olduğum bir sıkıştırmayla sevip, sevgili Öz'üm ve kardeşimin iyi ki doğdun tebriklerini kabul edip, makyajımı temizleyip kucağımda kedimle yatağımda yatarken geldi.
Kalbim kırık ama itiraf etmem gerekirse. Solak olmama rağmen karpal tünel sendromumun ilerlemesi yüzünden sağ elimle oynadığım bowlinge, yarın ve muhtemelen önümüzdeki bilmem kaç gün daha işe gidecek olmama, bir parça seratonin salgılayayım diye tüm gün midemi bulandıran ortasından kırarak yarısını içtiğim ilaca, şakaklarımdaki beyazlara çok kırgınım...
Bir yandan da minnettarım itiraf etmem gerekirse. 20li yaşlarıma veda etmeden-son düzlükte de olsa- kendim için yaptığım bir iyilik hatta belki de ilk iyilik olan ve ne zamana kadar sürecek olursa olsun o adımı atıp terapi sürecine başlamış olan kendime, hayatımdaki bütün güzel şeylerde yanımda olan ve yaşadığımız bütün güzelliklere vesile olan ve beni ben yapan Gamgamın varlığına, Mofuşuma, yanında huzurlu hissettiğim dostlarıma, bana "iyi ki varım ve buradayım" dedirten herkese-her yere-ve her şeye, sevdiğim işi yapıyor olmama, evime, kitaplarıma, ayakkabılarıma, pinballa ve glutensiz kurabiyelere minnettarım....
28 yaşımı kutladığımız gün dilediğim tek dileği -evimizi- yaşıyor olmanın motivasyonuyla bu yıl da tek bir şey diledim "dövmem güzel olsun "
Doğru okudunuz dostiler, N dövme dövdürecek koluna. Hatta bu yazıyı yayınladığım sırada yaptırmış olursam güncellerim burayı. Milyonlarca şeyi beğenen bir insan olarak hayatında bu kadar kalıcı bir değişiklik yapıyor olmak gerçekten şov benim için. Pişman olmamak için düşünmemeye çalışıyorum, düşündüğüm sıralarda da bu gerçekten yaşanacak mı gerçekliği gelmediği için keriz stresi yaşıyorum resmen. Sonu nasıl olursa olsun bu olay gerçekleşecek ve ben kötü olursa "yirmili yaşlarımın hatası" diyebileceğim. Bu son şansım.
DÖVDÜRÜP GELDİM!!
Kolumda ve bileğimde varlıklarına hemen alıştığım iki dövme var inanabiliyor musunuz??? Birisi "Maneki Neko" yani "Şans Kedisi" diğeri Gamganın da benim de sol el bileğimize yaptırdığımız "Lades kemiği"
2 Haziran 2022 Perşembe
İyi ki doğdum #7, gördün mü bak 29 oldum!
Really?
Gerçekten bu yazıyı 7 yıldır mı yazıyorum? Gerçekten 29 mu oldum? Üzerimdeki bu şoku atlatamıyorum. Ekibin en yaşlısı olarak başta 29’a biraz sinirlensem de girince alıştım yeaaağğ. Eski doğum günü yazılarımı okudum da geçen sene kendimi yetişkin olarak hissediyorum demişim, bir sene sonrasında ise kendimi yaşlı gibi hissediyorum dostlarım.
Yerlere tüküresim, olur olmadık yerlerde gaz çıkarasım, toplu taşımada gençlere psikolojik baskı yaparak yerlerine oturasım, aşşşşırıııı sesli boğazımı temizleyesim, sürekli ‘Türkiye’de herkes fakirim diyor ama herkesin elinde son model telefon var’ diye yakınasım geliyor. Kısacası yaşlıların SIRF BİZDEN DAHA ÇOK YAŞADILAR DİYE kendilerinde hak gördükleri tüm iğrençlikler sanki benim de hakkımmış gibi hissetmeye başladım.
Ama arkadaşlar siz de hak verin lütfen. Öğretmenlik özlük haklarında bile doğuda geçirilen 2 senenin 3 seneye denk geldiğini biliyor muydunuz? Vallahi götümden uydurmuyorum. Neyse sonuç olarak beyle beyle yaşlandım.
21 Haziran 2021 Pazartesi
İyi ki doğdum #6, gördün mü bak 28 oldum! / İnanılmaz geç gelen doğum günü yazısı
Herkese mer - ha - baaa !!!
İnanılmaz geç geldiği için kankilerimin beni pıçaklayacağı doğum günü yazıma hoş geldiniz. Artık 28 yaşındayım yaa inanamıyorum. Bir yaşlı hissediyorum kendimi ki sormayın. Bu seneden önceki tüm doğum günlerim aman kutlayalım coşkulu olalım modundayken bu sene nedense o kadar önemli gelmedi. Neden olduğunu anlayamadım gerçekten. İlk defa arkadaşlarımdan uzak olduğumdan olabilir, artık çok yaşlandığımdan olabilir :), o gün bitmek bilmeyen bir toplantıyla geçtiği için olabilir bilemiyorum. Hepsi toplandığında çokta büyük bir gün gibi gelmedi bana.
14 Haziran 2021 Pazartesi
Şimdi mikrofon halktan birinde: Buyur N!
Kendime spesifik laf soktum. Fark ettiniz mi?
Bu yazıma da buraları ne kadar da boşladığımdan bahsetme klişesiyle başlamayacağım. Hemen konuya girmek istiyorum -ya da konulardan birine- ;
Biraz önce şahsıma aşı çıktığını öğrenmiş bulunmaktayım dostlaarrrr!!!
Gelelim yazımın asıl sebebine.
WOW 28 ha!
29 Kasım 2020 Pazar
Ne değişti? 1 yıl 1 ay 23 gün...
22 Ekim 2020 Perşembe
Yapayalnız son 2 ayımda nefret ettiklerim. 10 maddede benimle tiksinin!
Ulan Öz yine kin kustuğun bir yazıyla mı geldin utanmadan dediğinizi duyar gibiyim. Ama heyhat be dostlar, hayat işte.
Biliyorsunuz okullarımız kısmi açıldı, açılmadığında bile öğretmenler çağırıldığı için ben mecburen 1700 km ötedeki evime döndüm Ağustos ortasında. O dönemden beri de il dışına çıkmam yasak olduğu için ufaktan kafa yemeli zamanlar geçiriyorum. Sizin anlayacağınız yaşlı ve huysuz bir nine gibiyim. İşime gidip geliyorum ve kalan zamanımda görüntülü telefon konuşmaları yapıp ona buna söyleniyorum. Sadece elimde örgüm eksik yani bir örgüm olsa neslimin Vasfiye teyzesi olacağım.
Neyse efenim haliyle benim tiksindiğim eşyalar, insanlar ve durumlar arttığı için dedim bunu yazayım bloga da belki içim soğur. Benimle hazırlanın videolarına rakip olacak benimle tiksinin yazıma hazırsanız başlıyoruzzzzzzzzz!!!!!!!!!!!!
10 Ağustos 2020 Pazartesi
Amatör Ressamdan Suluboyaya Giriş 101
18 Haziran 2020 Perşembe
Harry Potter Kitaplarında Olan Ama Filmlerinde Olmayan, Benim de 'ULAN BUNU FİLME NEDEN KOYMADINIZ!' dediğim 7 madde (Çünkü 7 en sihirli sayıdır)
Acayip dırdır yapmaya geldim dostlar. Gerçekten benim dırdırımı dinlemeye mecaliniz yoksa şu an yazıyı kapatıp ayrılabilirsiniz buradan. Çünkü çooooooook uzun söyleneceğim.
10 Haziran 2020 Çarşamba
İnanır mısınız, bir alışveriş yazısı ! / Sonunda Kalimba Aldım
Selamlar, selamlar. Kaptan pilot Öz konuşuyor.