Bu yazıma başlamadan önce belirtmek isterim ki zaman zaman kendime bir düşman belirler kafayı ona takarım. Geçtiğimiz yıllarda da kendime hedef olarak Fridoşu seçmiştim.
Bilen bilir annem çok sanatsal bir minnoştur. Müziğe,resime, görsel ve el sanatlarına olan hunharca yeteneğinin genlerini bana zırnık koklatmamış.
Ama olsun. Ben de çok iyi bir dinleyici ve bakıcıyımdır(mhahahah). Ne demek istediğimi şöyle açıklayayım. Güzel şeyleri dinlemeyi ve sanat eserlerini takdir etmeyi çok severim. Bu konuda profesyonelim. N ile olan bir vapur maceramızda değişik bir amcanın dadanıp inatla benim müziğe yeteneğim olduğunu iddaa etmesi sonucu ona evet profesyonel dinleyiciyim diye haykırıp onda kısa süreli bilinç kaybına sebebiyet vermişliğim oldu, olmadı değil.
Konumuza dönersek sanatsal minnoşko annem ressamların hayatlarını anlatan filmlere kafayı takıp hazırladığı listeyle bana dadanmıştı. Görevim ona bu filmleri indirmek daha sonrasındaysa onunla bunları izleyip haklarında fikir münakaşası yaşamaktı. İkimizinde zevk aldığı birkaç film sonrasında o acı gün gelip çattı.
Evet..... Frida'yı izlemiş bulunduk.
İlk başlarda her şey çok güzel giderken bir yandan filmi izliyor bir yandan birbirimize sevdiğimiz Frida tablolarını gösteriyorduk. Sonra sahneye Diego çıktı ve işler karıştı. Frida'nın Diego'ya olan manasız aşkı insan duygularını tam olarak anlayamayan değişik anne-kız olarak bizi çok yaralamıştı. Yaptığı fedakarlıklar ve Diego'nun arsızlıkları karşısında hiç istifini bozmaması annemle sinirlerimizi bozmaya başlamıştı. Çabucak filmi bitirip tekrar annemin görevlendirmesi üzerine internetten Frida'nın peşine düştüm. Ve EMEN TENRİM. Elf gözlerim neler görüyordu?
Öncelikle herkesin şunu bilmesini isterim ki benim aşka saygım yok. (ben aşkı hiç sevmiyorum diyen amca.jpeg)
Frida'nın çirkin kocası Diego uğruna yalayıp yuttukları henüz ergenliğini yeni yeni atlatan benim çok ağırıma gitmişti. Kadınlık gururu efendime söyleyeyim öz saygı bunların hepsi bana hiçe sayılmış gibi geliyordu.
Atarlı giderli annem ve ben Frida'nın tablolarına her ne kadar hayran olsak da yaptığımız kısa ve yetersiz araştırmadan sonra kararımızı vermiştik. Frida'ya gıcık oluyorduk.
Peki ben buralara nasıl geldim. Yaklaşık yarım saat önce kim olduğunu bilirsin sen kaffecisinin amblemi bana Frida'yı anımsattı. Bir süredir blog yazmak isteyen ben kendime hakim olamadım.
İşbu yazıda bahsi geçen tüm fikirler benim şahsıma aittir ve tüm Frida fanlarına saygılarımı sunarım (göt korkusu)
Aideu! -Gamga
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder