5 Nisan 2016 Salı

Dilenci değilim ben! Kopyacı hiç değilimmm !!1!1!

Nerden başlasam  bilemiyorum...

Yeni fark ettiğim bir şey var. Buraya hep kızgın / nefret dolu / sinirli / içim şişmişken yazıyorum. Bu gün de bir sinirle klavyeyi elime aldım ki ne yapıyorum ben dedim ya? Hemen kalktım önce kendime bir bitki çayı yaptım, kendimi sakinleştirmek için ufak meditasyon işine giriştim. Sonra ailemin her bir ferdini arayıp (ki çekirdek ailem 7 kişidir) tek tek sinirimi boşalttım. Sonunda hazır olduğuma karar verip klavyeyi tekrar aldım elime...

O yüzden ben kopyacı değilim adlı yazacağım yazıya miniğinden bir neşe katsın diye ben dilenci değilimi de ekledim. Ben dilenci değilimin kafalarcokkarisik ekibinde bir hikayesi var. Gamga'nın bir arkadaşıydı sanırım yeni taşındıkları apartmana yazı asıyorlar. 'Daire bilmemkaça yeni taşındık. Öğrenciyiz. Halı kilim vs. fazlalıklarınızı alabiliriz.' tarzında bir yazı... e bir iki bir iki derken teyzeler kapının önüne salça, ekmek vs gibi şeyler bırakmaya başlayınca bu arkadaş gamgayı arayıp dilenci değilim ben diye şakayla karışık isyan ediyor.  Gamga bunu anlattığında bende acıkmış usul usul N'e yol yapıyordum ne var evde diye. Sonra bir an bana acıdıklarını fark edip dilenci değilim ben diye haykırmıştım. Olayın özü hemen hemen böyle arkadaşın hikayesinde bir sıkıntı varsa gamga yorumda düzeltir. (evet kendi blogumuza yorum yazıyoruz. EVET.. KİME NEEE?)

Neyse gelelim benim hikayeme. Gamgalardaki rüya gibi internetli iki günden sonra çalışma kampına dönmüştüm ve NE FARK ETTİM?? İNTERNET PAKETİM BİTMİŞTİİİ!!!!



Olamazdı, ben internetsiz yaşayamazdım! Ama bir yandan da olsundu (Bu zorlama geniş zaman Eveykın'a ithafen. Eveykın kimdir? Gamga anlatıyor tık tık) artık ders çalışırdım en azından. Neyse paketim bitti. Sonra okula çıktığımda nakitim olmadığını farkettim. İlk gün sınava geç kaldım çekemedim, ikinci gün bankamatik olmayan kapıdan otobüse bindim çekemedim, bir gün fotokopiciye gitmek zorunda kaldım çekemedim derken bugüne kadar 4 gündür parasız takılıyordum. İşin garibi parasız takılmaya alışmıştım. Lan ne güzel hiç para harcamıyorum ihtiyacım yokmuş demekki diye  düşünüyordum taki okulun sınırlı sayıdaki kafelerinden birine gidene kadar...

Bir baktım kasaya gidiyorum biri gelip ödüyor fotokopi çektiriyorum biri gelip ödüyor, çay alıyorum biri ödüyor... İnsanları da nasıl alıştırmışsam kimse sorgulamıyor. Önce beni bir pişmanlık sardı ben bu insanları ne hale sokmuşum diye. Sonra da bir sinir geldi. Kantine gidiyorum hemen biri peşimden geliyor derken dayanamadım ve 'DİLENCİ DEĞİLİM BEN! KENDİME SU ALABİLİRİM!' diye haykırdım. Tabi arkadaşlarım 567456889 saat güldüler. -_-

Diğer konu ise çok vahim. Geçenlerde -adı lazım değil baş harfi M- bir arkadaş öğrenci  kimliğinin arkasına döşediği kopyalarla yakalanmış. Bu yüzden vizelerde kimlik kontrolü yapılacakmış artık. Ben bunu duydum duymasına da okul hayatım boyunca kopya çekemediğim için hiç umursamadım. Neyse bugün sınava girdim. Öğrenci kimliklerini çıkarıp masaya koyun dendi. Ben usul usul koyup sınava başladım. Gel zaman git zaman gözetmen kimlik kontrolüne başladı. Aradan ne kadar zaman geçti bilmiyorum benim başımda oyalandığını fark ettim. Sınava ne kadar dalmışsam başta umrumda bile olmamış. Sonra bana kimliğimin arkasını gösterip 'bu ne?' dedi. Silik soluk bir yazı var kimliğimin arkasında. Ama kopya olmadığı çok belli. Bir kere bu dersle alakası yok. Bunu söylemek için 'hocam o bu ders bile değil' değil dedim gülerek. Burda hak vermem lazım gülmem yanlıştı. Yanlış anlaşılmaya açık bir konuma getirmiştim kendimi. Ama kastettiğim onun kopya bile olmamasıydı. Kendi dersinde bile tam bir formül değildi ve ne zaman yazıldığını bile bilmediğim kadar uzak bir zamanda yazılmıştı. Gözetmen sinirlendi önce 'birde gülüyorsun' diye. Gülmeyi kesip cevap vermeden önüme döndüm.  Neyse sınav boyunca yanımda durdu, yerimi değiştirdi falan derken ben iyice sinirlendim. Kopya çekmemişken , bir de üstüne üstlük bir haftadır bu sınava çalışıyorken bana kopyacı damgası yapıştırılmıştı. Sınav çıkışı yanına çağırdı. Hak yediğimden tutun da hırsızlık yaptığıma dair milyon tane şey söyledi. Normalde kul hakkı konusunda aşırı hassas olan ben bu suçlamalar karşısında ne yaptım biliyor musunuz?
--Özür dilerim hocam, bir daha olmayacak, diyip dışarı çıktım.

Neden bunu yaptım?
Bu okul bana bunca senede tek bir hayat dersi verdi. Haklı yada haksız olman farketmez. Hocalar susup hocaların egoları konuşmaya başladığında ya susucaksın yada özür dileyeceksin. Peki ben birinci sınıftayken yaptığım ve  yapacağım gibi tartışıp hakkımı savunsam ne olacaktı? Hem hoca bana asla ama asla inanmayacaktı, hemde bir tartışma ortamı yarattığım için kağıdımı alıp beni sınavdan çıkaracaktı. Ben hem kopyacı damgası yiyecek hemde bir hafta çalıştığım sınavı yakacaktım.

Çok sinirlendim...
Hem bana haksızlık ettiği için hocaya, hemde sustuğum için kendime...
Ama bu okulun düzeni bu. Bu okuldan (afedersiniz ama) sktirip gitmek istiyorsam biraz kuralına göre oynamam lazım. Meditasyon, bitki çayı falan yalan oldu bu arada. Tüm sinirim geri geldi. Gidip uyuyayım bari.

Sıradaki büyü tüm kötü anılarımızı unutmamız için gelsin. OBLİVİATE..!   (Öz)


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder