15 Nisan 2016 Cuma

Poligon deneyimi, içimdeki keskin nişancı ve börek yapmamla sonuçlanan amazonluk maceralarım...

Evet sevgili dostlarım çocukluğumdan beri ataride ördek vurma, boncuklu tabancayla balon vurma, beyzbol sopasıyla voleybol oynama ve son olarak tüm raketli sporları aktif olarak yapmalarımdan anladığımız üzere atmayı ve vurmayı seviyorum. Abimin mesleğinden ötürü sahip olduğu silaha sinsi sinsi yaklaşmalarım ise daha yakın zamanlara tekabül ediyor. Daha önce açık havada yaptığım tek bir atıştan sonra bunca yıllık abimi ABİPOLİGONAGİDELİMMİABİŞİMDİGİDELİMMİABİPOLİGONAGİDELİMDEMİŞTİNABİGİDELİMMİHADİŞİMDİMİGİDELİMMİ diye düzenli darlamalarımla kendimden bezdirmeyi başardım.

Şaka şaka... Tontirişkom beni çok sever. Kendisinde uzun süre erkek kardeş düşkünlüğü ve asla elde edemeyişinden ötürü düzenli hazan ve hüsran döngüsü bulunmaktaydı. Fakat zaman içinde bir kız kardeşin (bizim durumumuzda 2) dünyanın en eğlenceli şeyi olduğunu fark ederek bu yanlışından döndü. Dolayısıyla benim bu tarz isteklerime aynı coşkuyla cevap verir hatta hızını alamayıp beni daha da körükler.

Neyse sonuç olarak bugün yine konu nasıl geldiyse geldi bilemiyorum yemek masasında AĞBİİİPOLİGOOOOM diye çemkirirken kalk kız gidelim demesiyle kendimizi dişlerimizi fırçalamış üstümüzü başımızı giyinmiş halde kapının önünde bulduk. Gittiğimiz atış poligonunun evimize 5 dakika uzaklıkta olmasından mütevellit heyecanımızı yitirmeden hedefimize ulaştıııık.





Abim evde bana küçük çaplı bir eğitim vermişti. Ancak poligondaki aşırı havalı emekli asker korbay yarbay rütbesini tam olarak bilemediğim dede bana hemeen hızlı bir gez-göz-arpacık (şaka şaka) eğitimi verdi. Efendim silah şöyle tutulur parmak şurada durur. Öncelikle söylemeliyim ki öyle filmlerde gördüğümüz 121645 metre koş atla zıpla yerde yuvarlan o sırada belinden bir anda çıkardığın silahınla hedefini tam gözünden vur olayı BENCE YALAN :D İnsanın bu levele gelmesi için nasıl bir eğitim alması gerekiyor bilmiyorum ama bence O İŞ HİÇ KOLAY DEĞİL dostlar. Bir de sanılanın aksine havalı dede bana verdiği 3 dakikalık eğitim süresince hiç GEZ GÖZ ARPACIK demedi. Bunun için müsaadenizle kendisine kadehimi kaldırmak isterim.



Peki ya işin sırrı gerçekten cidden o silahın üstündeki çıkıntıların birbiriyle hizalı olması mı? Hizalama ve hedef alma konusunda gönüllerin prensesi olan ben bu aşamayı başarıyla yerine getirmiştim. Ancak her şey burada bitmedi. Lanet olası silahı sıkı tutarsan da sıkıntı gevşek tutarsan da. Zira ürkek kalbim silahın patlamasının etkisiyle geriye tepip çevreye zarar vermesinden öyle korkuyordu ki onu gereğinden fazla sıkı tutuyordum. Havalı dede hedeflediğim alanın çok yakınında 4 kere üst üste aynı noktaya isabet ettirmeme rağmen tatmin olmuyordu. Tetiğe basarken silahın ucunun hafifçe eğilmesine sebep oluyor emekli ve öfkeli dedeyi sinirlendiriyordum.



 Şaka şaka havalı dede dünyanın en cool insanı olduğu için ilk başlarda arada küçük düzenlemelerde bulunmak dışında işime karışmıyordu. Ancak abimin gururlu AMAN YAREPPİM İLK KEZ ATMASINA RAĞMEN HARİKA DİİL Mİ CANIM KARDEYYŞİMM haykırışlarıyla gaza gelip bana daha profesyonel yaklaşmaya ve taktikler vermeye başladı.

Şimdi birazcık bu harika histen bahsetmek istiyorum. Benim vurma kırma parçalama açısından herhangi bir tatmin arayışım yok. Dolayısıyla beni iyi hissettiren silahın insana hissettirdiği güç ve öz güven duygusu değildi. Ben tamamen kendi varoluş hesaplarımın peşindeydim. Bir kere inanılmaz bir adrenalin salgılıyorsun. İlk 10 atıştan sonra silahı dinlenmek için indirdiğimde kendimi metrelerce koşmuş gibi hissettim. Silahı ateşlemek için tetiğe basarken tetiğin önce yumuşakça ilerlediği daha sonra sertleştiği bir kısım var. Yumuşak kısım bittikten sonra hizalamanı tam olarak yapıp hedefini nişan alıp nefesini tutman daha sonra sert kısmı tetiklemen gerekiyor. Abimden öğrendiğim üzere vücut kendini kastıktan bir kaç saniye sonra (buna salınım süresi deniyor) bırakıyor. Bu yüzden asıl ateşlemeyi yapan o ikinci kısımda nefesini tutup usulca basman gerekiyor. İşte bu kısım aşşırı stresliydi. Çünkü gösterdiğim başarı üzerine abim ve havalı dede benden mükemmeli bekliyorlardı. Bende de yıllarca attığını vurmanın verdiği hırs işleri daha zevkli hale getirdi.

Sonuç olarak GAMGA BAŞARAMADI. Burunla kaş arasını hedefleyip dudağı vuruyordum. Kravatın ortasını hedef alıp hafif omuza kaydırıyordum. Ancak hissettiğim adrenalin ve nefes tutmalardan mütevellit kasılmalardan dolayı bu işin peşini bırakıp kendimi akışına bıraktım. SAL BENİ DEDE SAL diye içimden söylenerek son 5 atışımı yaptım. İlk kez profesyonel atış yapmış olmama rağmen hiç falsom yoktu ve neredeyse tüm atışlarım hedeflerimin yakınlarındaydı. Hedef kağıdındaki adamı hep KAFFASINDAN vurdum KAFFASINDAN. (bkz. yalan dünya zombi kafasına vur kafasına)

Arkadaşlar ne sinir kaldı ne stres. Eve N'in deyişiyle unicornuma binerek gittim. Yolda evden çıkmadan önce yürüyüş sözü verdiğim annemi aradım. Kendisine gelemeyeceğimi belirttim ceza olarak bana kaşla göz arası börek yapma görevini kitledi.

Sonra paşa paşa eve gidip sanki az önce bir şarjör mermi sıkmamış bir ev hanımı gibi peynirli börek yaparak vücudumdaki adrenalin oranını dengeledim.

Böreğim de bir harikaydı söylemesi ayıp. Çıtır çıtır... Söyleyeceklerim bu kadar.

Aideu!

Gamga

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder